4 Mayıs 2016 Çarşamba

Haftasonu Ne Yapsak? ( 7-8 Mayıs )

Uluslararası Ankara Kukla Festivali - 2
Bu haftasonu için en heyecan verici etkinlik Tiyatro Tempo'nun ev sahipliğini yaptığı ve bu yıl ikincisi düzenlenen Uluslararası Ankara Kukla Festivali.

Geçen seneki programda oyunlar yalnızca hafta içi mesai saatlerinde olduğu için katılamamıştık. Kendilerinden çalışan anneleri de gözönünde bulundurarak daha uygun bir program hazırlamalarını rica etmiştim. Bu yıl önerimi dikkate almışlar.  Haftasonu ya da hafta içi akşam gidebilirsiniz.

Festivalde bir de 0-3 yaş grubu için bir bebek oyunu var. Alışık olmadığımız bir güzellik.

Program burada, biletler Biletiva'da

Biz mi? Festival nerede biz orada tabii. :-)


Annemin Portresi - Cer Çocuk

7 - 8 Mayıs 2016
CerModern
Cumartesi Pazar 11:00 - 13:00 / 14:00 - 16:00

"çocuklar için, çocuklarla sanat"

Çocukların gözünden anneleri, hayal gücüyle çizecekler onların portresini. Göreceğiz, sevineceğiz.

Rezervasyon için: 
0312 310 00 00 /136 - 139
cercocuk@cermodern.org

CerÇocuk hafta sonu atölyeleri çok eğlenceli geçiyor. Bu hafta katılamayacağız ama ileriki haftalarda mutlaka. Şiddetle tavsiye ederiz.



Alışveriş merkezlerindeki tiyatrolar ve etkinlikler, tercih etmediğim için listemde yoklar. Onların dışında da kaçırdığım, haberim olmayan etkinlikler olabilir elbette. Yorum bırakırsanız memnuniyetle güncellerim.





24 Nisan 2016 Pazar

Sınava girmeyenler için TEOG tatili :-)


27-28 Nisan'da yapılacak olan 2. dönem TEOG sınavı pek çok aile için stres kaynağı elbet. Ama çocukları henüz büyümemiş bizler için "Haydi bakalım okul yine iki gün tatil, ne yapacağız bu çocukla?" günleri... 

En azından bir gününde izin alabilirseniz bu yıl 12.si yapılan Küçük Hanımlar Küçük Beyler Uluslararası Çocuk Tiyatroları Festivali'ni şiddetle öneririm. Geçen yıllara oranla yabancı katılımcı sayısı hayli düşük ama olsun. Hala dikkate değer.

Festival programı burada. Benim Ege'yi götürmek üzere seçtiğim oyunlar ise aşağıda.

İyi seyirler...


http://www.devtiyatro.gov.tr/festivaller-program-devlet-tiyatrolari--ankara-kucuk-hanimlar-kucuk-beyler-uluslararasi-cocuk-tiyatrolari-festivali.html

Küçük İğne Kız - Hırvatistan
 

 
Küçük iğne kız sıradan değildir, o farklı biridir. Doğduğundan beri, tüm vücudu iğnelerle kaplanmıştır. Ona ayrılmaz bir şekilde bağlı olan bu iğneler, küçük kızı ona zarar vermek isteyen herkesten korur ve onun yaşındaki her kızdan farklı olmasını sağlarlar. Küçük kız diğerleri gibi olmak istese de, insanların onunla sosyalleşmek istememesinden ötürü, toplumda kendini bir yer edinemez.
Yaşadığımız dünyada, çoğumuz ‘garip’ insanlarla sık sık karşılaşırız. Onlarla iletişim kurmaya çalışırken, ne onlara nasıl yaklaşacağımıza dair iyi bir yol biliriz ne de onları nasıl kabul etmemiz gerektiğini biliriz... Biz sadece onların da bize uyum sağlamasını ve bizim normal davranış standartlarımızı kabul etmesini bekleriz.   ‘Küçük İğne Kız’, bize ‘farklı olmalarına rağmen’ insanları kabul etmemiz ile ilgili oldukça açık bir mesaj verir ki bu mesaj, onları kabul ederken kendi hayatlarımızı da zenginleştirmemizi sağlamak için atmamız gereken adımla ilgilidir.  

Hırvatistan - Mala Scena ve Triko Sirk Tiyatrosu   
1 perde | 45 dakika
YAŞ GRUBU: 4+


Sevdalı Bulut - Diyarbakır DT


 
Sonunda, hep iyiden yana dönecek dünya... Nazım Hikmet'ten umut üstüne unutulmaz bir masal... Sevdalı Bulut, sevdanın,dostluğun,bağlılığın ve iyiliğin kazandığı bir dünya resmi. Kim asmak istemez ki bu resmi kalbinin duvarına. "Ayşe kızın ela gözleri gün ışığıyla doluydu. Sırma saçları pırıl pırıldı. Eliyle güvercini seviyordu ki işte tam bu Sırada Bahçeye bir Gölge düştü, ama çok durmadı Gölge, ortalık yine ışıklandı çünkü bulut belirdi gök yüzünde. Ayşe kız da bulutu gördü; kendini kurtaran bulutu...

Diyarbakır DT   
1 perde | 45 dakika
YAŞ GRUBU: 6+


Eşek Kulaklı Midas - İzmir DT
Oyun; ülkesinde müziği yasaklayan Kral’ın kendisinden habersiz kaval çalan çobana yaptığı haksızlıktan dolayı kulaklarının eşek kulağına dönüşmesini anlatıyor.

İzmir DT   
1 perde | 50 dakika
YAŞ GRUBU: 4+



Alışveriş merkezlerindeki tiyatrolar ve etkinlikler, tercih etmediğim için listemde yoklar. Onların dışında da kaçırdığım, haberim olmayan etkinlikler olabilir elbette. Yorum bırakırsanız memnuniyetle güncellerim.




22 Nisan 2016 Cuma

Haftasonu Ne Yapsak? (23-24 Nisan)


Hafta sonu ne yapsak konusunda çokça kafa patlatan, bilet alabilmek için ajandasında alarm kuran,  çocuklar için tiyatro, sinema, atölye ne varsa takip eden biri olduğum, hatta bazılarının deyimiyle "bir hafta sonu bile evimde oturamadığım" doğrudur.

Bundan böyle siz de oturmayın istedim ve dikkatimi çeken etkinlikleri buradan düzenli olarak paylaşmaya karar verdim.  :-)

Buyrun bu haftasonu çocuğunuzla katılabileceğiniz etkinlikler. Tutun elinden kuzunuzun, konsere, tiyatroya, sinemaya, dansa, atölyeye, sergiye götürün.

 
Howard'dan Çocuklara Masallar - Cadı ve Maestro

23 Nisan 2016 / Cumartesi
Bilkent Konser Salonu - Saat: 20:00

Sihirli bir masalın içinde harikulade bir müzik yolculuğu: Cadı ile Maestro'nun öyküsü!

Tuhaf sakinleri olan minik bir köy, kedisiyle birlikte küçük cadının yaşadığı kapkara bir orman, cesur Maestro ve elbette cadının büyük sırrı

Cadı ve Maestro aylardır heyecanla beklediğimiz bir konser. Biletler tükenmiş, dilerseniz içinde müzik CDsi de bulunan kitabı burada.


Çocuklar için Uzam Tüpü (Space Tube) deneyimi ve Uzam Dansı ile tanışma

23 Nisan 2016 / Cumartesi 
CerModern - Saat: 15.00

Cer Modern’de 23 Nisan’da Çocuk Bayram’ı için özel düzenlenen atölye çalışmasında Tetsuro Fukuhara için Japonya’da özel geliştirilen sentetik kumaştan üretilen Uzay Tüpü’nde (Space Tube) yürüyen 3-10 yaş arası çocuklar yüksek enerjileri ve yeniliğe açık algıları sayesinde farklı bir uzam deneyimi yaşayacaklar.

Rezervasyon için: 
0312 310 00 00 /136
cercocuk@cermodern.org
 
*Etkinlik Ücretsizdir.


http://www.cermodern.org/tetsuro-fukuhara.html

Nasıl olacak bilmiyorum, merak ettik rezervasyon yaptırdık. 



Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi 23 Nisan Etkinlikleri

23 Nisan 2016 / Cumartesi
Erimtan Müzesi - Saat: 13:00 - 18:00 arası

Ankara Kalesi’nde yer alan Erimtan Müzesi, 23 Nisan’da kapılarını çocuklara ücretsiz açıyor ve tüm Ankaralı çocukları eğlenceli, sanatla dolu, hoşça vakit geçirecekleri bir güne davet ediyor.
Önokul Yeşilçizgi’nin katkılarıyla hazırlanan şenlik programı kapsamında, tiyatro- müzik performansları, duvar boyama etkinliği , pamuk şekerler, baloncular, macuncular ve daha birçok sürpriz ile çocuklarımız  unutamayacakları bir gün yaşayacaklar.

Rezervasyon için:
 0312 311 04 01
education@erimtanmuseum.org
 
http://www.erimtanmuseum.org/#/egitim/

Fırsat bulursak bir uğrayacağız. 


Aliş ve Maviş - Müzikli Çocuk Oyunu

24 Nisan 2016 / Pazar
Leyla Gencer Sahnesi - Saat: 11:00


Ankara Devlet Opera ve Balesi
Müzikli çocuk oyunu
(Sezonun son temsili)

Biletler burada.
 


Sihirli Kaplar Atölyesi - Cer Çocuk

23 - 24 Nisan 2016
CerModern
Cumartesi: 10:00-12:00 / 13:00-15:00
Pazar: 11:00-13:00 / 14:00-16:00
 
Çocuklarla içine çok sevdikleri her şeyi koyabilecekleri kilden kaplar yapacağız. Nasıl sihirli olur kaplarımız hayal kuracağız. İlk kültürel gereç olan kaplara olan ihtiyacımızı konuşacağız.

Rezervasyon için: 
0312 310 00 00 /136 - 139
cercocuk@cermodern.org


CerÇocuk hafta sonu atölyeleri çok eğlenceli geçiyor. Bu hafta katılamayacağız ama ileriki haftalarda mutlaka. Şiddetle tavsiye ederiz.



Alışveriş merkezlerindeki tiyatrolar ve etkinlikler, tercih etmediğim için listemde yoklar. Onların dışında da kaçırdığım, haberim olmayan etkinlikler olabilir elbette. Yorum bırakırsanız memnuniyetle güncellerim.



 

11 Mart 2013 Pazartesi

4 + 4 + 4


Yoo hayır, malum konudan bahsedip hem kendimi hem de sizi bunalıma sokmayacağım. Bu seferlik 4+4+4 sorunsalı : "Dört yaşını yeni bitirmiş dört bücür bir masada dört saat nasıl oturtulur?"a karşılık geliyor.

Nasıl yani demeyin ciddi bir sorun bu. Yemek yedikleri süreyi düşersek -pek yemekle araları olmadığından- geriye hayli uzun bir süre kalıyor. Bu nedenle de yaratıcı olmak gerekiyor. Benim tavsiyem yanınızda mutlaka resim kağıdı, boya vb malzemeler bulundurun. Her bir aktiviteyi teker teker sunun. Finale bir de sürpriz faaliyet planlarsanız, onlar heyecanla direktifleri izleyip, kesip yapıştırıp boyarken, annelerle bir kahve içip iki muhabbet edecek zaman bile kalıyor.

Biz bu seferki buluşmamızda kese kağıdından ağaç yaptık. Hem çok kolay, hem de ortaya çıkan ürün üç boyutlu olduğu için çok hoşlarına gitti.  Buyrun bakalım. Sonbahar gelmiş, sararan yapraklar dökülmeye başlamış:



Bu ağacın yapımını bir başka anne bloğunda buldum:

  • Kesekağıdı ağız kısmından ortasına kadar paralel çizgiler halinde kesilerek yaklaşık 1er cm eninde püsküller oluşturulur
  • Açılıp yerde dik durması sağlanır
  • Bir elle altı sabit tutulup, kesik olan kısma kadar döndürülerek ağacın gövdesi elde edilir
  • Üçer dörder püskül birlikte bükülerek dallara şekil verilir.
Yaparken fotoğraflamak aklıma gelmedi. Neyse ki orjinalinde, yapılışını ayrıntıları ile çekip yayınlamışlar da, "buyrun burada yapılmışı var" demekten kurtuldum:


Fikir o kadar güzel ki, farklı mevsimler için de çeşitlendirilebilir aslında. Benim aklımda kar yerine pamuk, çiçek yerine buruşturulmuş peçete, meyve yerine de ponpon kullanmak var. Kuzumun okulunda aile katılımı sırasında yapabiliriz çocuklarla birlikte.
 
İnsanın anaokulunda çocuğu olması ne güzel... Böyle faaliyetler için bahanem oluyor en azından. :-)


24 Şubat 2013 Pazar

Tiyatro'ya gittik, gidiyoruz, gideceğiz ....

"Tiyatro sanatı, çocukların eğitiminde mutlaka kullanılmalıdır" diyor uzmanlar. 2,5-3 yaşlarından itibaren çocuklarımızı tiyatroya götürme alışkanlığı edinmeliymişiz. Kesinlikle katıldığımı belirtmeden geçemeyeceğim.

Ege 3 yaşını bitirene kadar sabırsızlıkla beklemiştim tiyatroya götürmek için. Açılışı Ankara Sanat Tiyatrosu'nun "Sihirli Parmaklar" oyunu ile yapmıştık. İlk oyununu çok büyük heyecanla izlemişti kuzum. O gün bu gündür her fırsatta tiyatroya götürüyorum kendisini.

Bugün izlediğimiz oyun kaçıncısıydı bilemiyorum ama en azından son bir ayda gördüklerimizle ilgili izlenimlerimizi paylaşayım istedim.


Hastalık Hastası 

Açıkçası ne Ege beğendi ne de ben. Kötü bir oyundu. 4+ yazmasına rağmen, konu 4-5 yaşındaki çocuklara uygun değildi. Komedi unsuru insanların sakarlıklarından ve konuyla ilgisiz hareketlerinden ibaretti. Oyunun bir yerinde oyunculardan biri kafasına bir boynuz taktı. Ege, "Anne niye boynuz taktı?" diye sordu cevap veremedim.

Çıktığımızda beğenmediğini açıkça ifade etti. Kuzumun da bir tiyatro beğenisi oluşmuş demek ki dedim. Öyle her oyunu beğenmiyor kendileri :-)
Ertan Gösteri Merkezi'nde oynuyor. Alparslan Türkeş caddesinde, cadde üzerinde. Otopark için bir halısaha ile anlaşmışlar.
http://www.sahnesanat.com/urun/43/hastalik-hastasi.html







Diş Mikropları Kaktüs ile Baktüs

Çok eğlenceli bir oyundu. İki diş mikrobu, bir kız çocuğunu kandırıp, dişlerini fırçalamaması ve bolca şeker yemesini öğütleyerek dişlerine yerleşmeye çalışıyorlar. Oyuncular da iyiydi, oyun da.

Ege çok eğlendi, güldü, oyuun interaktif kısımlarına katıldı. Hem sanatsal bir aktiviteye katılmış olmanın hazzı, hem de verilen mesajların yerini bulmuş olmasının huzuru ile çıktım oyundan.


Ankara Halk Tiyatrosu'nda oynuyor. Salon güzel de Kızılay'da olmasından dolayı park yeri sorun. Biz arabamızı ankamall'e terk edip metro ile gittik. Ege ne zamandır tren diye sayıklıyordu zaten iyi oldu.
http://www.mybilet.com/event/13577/dis-mikroplari-kaktus-ile-baktus/





Oz Büyücüsü : Sihir Kente Yolculuk

Oyun güzeldi, hikaye iyi işlenmişti. Kostümler, müzikler herşey iyiydi.

Ege eğlendi. Oyundan sonra fotoğraf çektirirken, teneke adama "sen diş mikrobu değil miydin?" diye sorarak kendisini şoka soktu. E iki hafta önce, başka mekanda, başka oyunda öyleydi tabii haklı çocuk. Zaten orada tanıştığımız bir oyuncu bizi bu oyuna davet etmişti.


Aslında prensip olarak alışveriş merkezlerindeki tiyatrolara gitmemeyi tercih ediyordum. Sahneler bir bir kapanırken desteklemek, ayakta tutmak gerek diye düşünüyordum. "Oralara da kültürel, sanatsal aktiviteleri taşımak gerekli" diyor kendisi. Haklıdır belki de bilemiyorum. Kendisini kıramadım ve bugün ilk kez bir AVM'de tiyatro izledik. Oyun güzeldi de, ben hala bir tiyatro sahnesinin atmosferini tercih ediyorum. Çıkışta kendimi kalabalık bir alışveriş merkezinin ortasında bulmak hiç iyi gelmedi.

Kentpark'ta oynuyor : http://www.mybilet.com/event/12364/oz-buyucusu-sihir-kente-yolculuk/

Umarım tiyatro sever anne babalara yardımcı olabilmişimdir.

İyi seyirler dilerim  :-)

15 Ağustos 2012 Çarşamba

İnsanın insana ettiklerini görmenin bir yaşı var mıdır?

Sadako ve bin turna kuşu'nun hikayesini bilir misiniz? Geçenlerde bir arkadaşım paylaştığında şöyle bir düşündüm de, ben taa ilkokuldayken bir şiir kitabında okumuştum. Arkasından da Nazım'ın atom bombası ve savaş karşıtı şiirleri geliyordu.

Sadako, Hiroşima'ya atom bombası atıldığında henüz 2 yaşında bir kız çocuğudur. Radyasyon nedeniyle, 12 yaşına geldiğinde kansere yakalanır. Durumu ümitsizdir. Hastanede kendisi gibi kanser olan bir yaşlı kadın, ona eski bir japon efsanesini anlatır. Efsaneye göre, eğer bir kişi kağıttan 1000 tane turna kuşu yaparsa, bir dilek dileme hakkı olur. Küçük kız origamiyle kağıtan turna kuşları yapmaya başlar. Ancak sağlığı günden güne bozulur. Yerel ve uluslararası basında kendisiyle ilgili haberler çıkar. Ama küçük Japon kızı, haberler basında çıktığında elini kıpırdatamaz hale gelmiştir. 644. turnayı tamamladıktan sonra hayata gözlerini yumar. Postacılar aylarca haberlerde duyanların gönderdiği kağıttan turna kuşlarını taşırlar hastaneye; ancak turnalar çok geç kalmıştır...


Bu hikaye, çocuk yüreğimi derinden sarsmış, TRT'de haftasonları yayınlanan bir programda kağıt katlayarak turna yapmayı öğrenmemle de olayın boyutu değişmişti.  Elime geçen her kağıtla turna yapmaya başlamıştım. Düşünmeden edemiyordum: Hastane odasında, ölüm döşeğinde bir kız çocuğu, altıyüz küsür turna katlamıştı. Dünyanın öbür ucunda... Ben doğmadan önce... Ama benim yaşımda... Acılar içinde... Birileri savaşıyor diye...

Şimdi de farklı bir boyutu kurcalıyor kafamı. Acaba çok mu erkendi bunları okumak için? İlkokulda Nazım'ı, ortaokulda Steinbeck'i okumak ne kadar normal? 

Acıları, yoksullukları... 

          Baskıyı, kini, zulmü... 

                    Savaşları, katliamları, köleliği, sömürüyü, işkenceyi, sürgünü... 

Çocuk aklı, çocuk yüreği kaldırabilir mi bunca hüznü? Derin izler mi bırakır yoksa ruhunda?

Mutlaka bilmeli çocuklarımız, görmeli, farkında olmalı bunda bir tereddütüm yok elbette ama ne zaman? Kaç yaşında? Ne kadarını???

Sorarım size:  
insanlığın ortak acılarına şahitlik etmenin; insanın insana ettiklerini görmenin bir yaşı var mıdır gerçekten?


2 Ağustos 2012 Perşembe

Bebekle gezmek

Betonun içinde büyüyor bugünün çocukları... Kendiliğinden yeşeren dağda bayırda değil de çocuk parklarında koşabiliyorlar yalnız. Arkadaşları ile sokakta saklambaç, dokuz kiremit, istop oynayacaklarına, bilgisayar oyunları oynuyorlar evden. Mısır saplarından bebek, ip makaralarından araba yapmıyor hiçbiri. Herşey önlerine hazır geliyor. Haftasonları alışveriş merkezlerinde herkes yaz kış... Ev, okul, alışveriş merkezi... Bu koca kent... Hep dört duvar...

Bu döngüyü kırmak için çırpınıyorum ben de. Okul öncesi dönemde ne kadar çok şey görürse gelişimine o kadar faydası olacağını düşünüyorum.

Tek bir yöntemi benimsedim aslında: farkındalığını arttırmak.

Bırakayım dokunsun, hissetsin dedim. Bebeklik dönemi için dokun, hisset temalı kitaplar vardı, onlardan aldım ilk iş. "Daha oturamayan bebeğe kitap mı alınırmış?" dediler aldırmadım... Doğan Egmont yayıncılıktan "Sualtı" vardı bizde örneğin. Bir de İş bankası yayınlarından "pisi kedi" serisi... Yumuşak, sert, kaygan, tırtıklı, pürüzlü, tüylü... Elbette çok eğleniyordu, çok da faydası oluyordu ama kitaplarla sınırlı kalmamalı hayat dedim bu sefer. Parkta ağacın gövdesine dokunmalı birlikte. Kedinin sırtına, çiçeğin yaprağına, portakalın kabuğuna, çamın kozalağına, taşa, toprağa...

Bana bu kadar olağan geleni gerçekleştirmek meğer ne zormuş. Aman ağzına götürür, aman mikrop kapar, aman tüy yapışır, kızım verme eline, onu yapma bunu yapma bıdı bıdı bıdı... Diş kaşıyıcısı yerine dolaptan çıkmış salatalık verdiğimde anladım ilk: bizim millet bebeği saksıda büyür sanıyormuş meğer.


Hadi bunu aştık bir şekilde de, gezelim görelim, bebeğimiz de bizimle birlikte gezsin dediğimde koptu kızılca kıyamet. Ege 5,5 aylıkken trekking'e gittik birlikte. Çocuğuna işkence yapan zalim anne muamelesi gördüm. Sırtımdaki çanta bu iş için üretilmiş bir çocuk taşıma çantasıydı ama insanlar sırt çantamı boşaltıp içine bebek tıkıştırmışım muamelesi yaptı.

Krem sürdün mü?  /  Sürdüm teyze. 
Ay kızım uykusu gelmiş yavrucağın.  /  Orda uyur o amca. 
Su ver yavrum.  /  Verdim merak etmeyin. 
Ay ya altına yaparsa.  /  Yedeği var elbet, değiştiriveririm. 
Ah yavrum uyumuş.   /  Bebek taşıma çantası bu, uyuyabilir içinde... 
Bir süre sonra cevap vermeyi kestim ben, bu sefer rehbere sardırdılar. "Çocuk perişan oldu dönsünler artık, zorlama" diye. Yahu bizim de onun da keyfi yerinde merak etmeyin desek de anlatamadık. Sanki rehberin organizasyonsuzluğu yüzünden yürüyormuşuz gibi bir izlenim yaratıldı bu sefer. İki saatlik yürüyüş sonrası ayrıldık ekipten ağaçların altında biraz da kendi kendimize vakit geçirdik. Ama tarihe geçtik diyebilirim. Yurtdışında olağan olan birşey için linç edilmeye ramak kalmıştı; ama olsun.


Şehir içi, şehirler arası derken, Ege'yle ilk yurt dışı seyahatimizi, kuzumuz 1,5 yaşındayken gerçekleştirdik. Yine deli gözüyle baktılar. Gittiğinizden birşey anlamazsınız, gezemesiniz, oralarda o yavrucak ne yer ne içer vs vs. Barselona'da 3 Madrid'de 3 gece olmak üzere Ege ile İspanya'yı fethettik geldik. Sefamız oldu...




Tamam, bebekle gezmek zor iş, ama imkansız değil. Yanınızda her türlü ihtiyaca cevap verecek bir sırt çantası bulundurmak gerek. Çantada neler bulunmalı? Bunu ayrıca yazarım bir ara ama düzgün hazırlanmış bir çantanız varsa, geriye sadece plan yapmak kalıyor... O arabasında uyurken müze gezip, gün içinde parka bahçeye vakit ayırıp, yemek yiyeceğiniz yerleri önceden seçer, rotanızı da bebek arabası ile yürüdüğünüz hıza göre hesaplarsanız her iki taraf için de keyifli oluyor gezmek...

Demem o ki, insanların lafına bakarsanız bebeğinizle eve kapanmanız an meselesi. Bebek bekleyen arkadaşlara ilk tavsiyem: bir sırt çantası edinin. Takın çocuğunuzu kolunuza, ve onunla bir kez daha keşfedin dünyayı. Dokunun, hissedin, koklayın, gezin, görün... Eve kapatmayın birbirinizi...

Çünkü,
    güne koşarken çocuklar, güne erkenden
    ya deniz ya da dağ kokmalı yolları